13 Aralık 2012 Perşembe

CAHİT SITKI TARANCI BİYOGRAFİSİ HAYATI




          4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır'da cami kebir mahallesinde doğdu, 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana (Avusturya)'da öldü. Asıl adı "Hüseyin Cahit" tir. İlkokulu Diyarbakır'da okudu. İstanbul'a Saint Joseph Lisesinde başladığı orta öğrenimini Galatasaray Lisesinde tamamladı (1931). Sonra İstanbul'da Mülkiye Mektebinde (1931-1935) ve Yüksek Ticaret okulunda okudu. 
Yüksek Öğrenimini tamamlamak için Paris'te Sciences Politiques'te sürdürdü (1938-1940. Öğrenimi sırasında Paris Radyosunda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı.
          Savaş sırasında kentin işgal edilmesi üzerine yurda döndü. 1944 yılından başlayarak Ankara'da Anadolu Ajansı, Toprak Mahsulleri ofisi ve Çalışma Bakanlığında çevirmen olarak çalıştı.
1954 yılında ağır bir hastalığa yakalandı. Türkiye'de tedavi sonuç vermeyince Viyana'ya götürüldü 13 Ekim 1956 yılında orada bir hastanede hayatını kaybetti. Ankara'da toprağa verildi.

"Sanat için sanat" ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları,derin,karışık ve şaşırtıcı değildi. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur

Hece ölçüsünün olanaklarını genişletti, içtenlik,yalınlık ve akıcı bir söyleyişin  egemen olduğu, aşk, doğa,sevgi,geçmiş,ölüm,özlem,yalnızlık, yaşama sevinci gibi izleklerin işlendiği şiirlerinde şairanelikten ve şiirsellikten vazgeçmedi. Fransız şairlerden , özellikle Baudelaire ve Verlaine'den etkilenmiştir. 




Şiir Kitapları:

  • Ömrümde sükut (1933)
  • Otuz Beş yaş (1946)
  • Düşten Güzel (1952)
  • Sonrası (1957)

 Mektuplar

  • Ziya'ya Mektuplar (Ölümünden sonra 1957. Ziya Saba'ya mektupları)
Öykü kitapları

  • Gün Eksilmesin Pencerenden(Ölümünden sonra derlendi)


 OTUZ BEŞ YAŞ

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak yakarmak nafile bugün,
Gözünü yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor aynalar!
Hangi resmime baksam ben değilim
Nerede o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız
Hatırası bile yabancı gelir
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da  yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.





















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder